ÖZET
Bu araştırmanın amacı, küreselleşme olgusuyla birlikte farklılaşmaya uğrayan milliyetçi söylemin farklılaşma noktalarını ulus devlet olgusuyla bağıntısını göz önünde bulundurarak ortaya koymaktır. “Farklılaşma”, anlamı gereği bir süreci ifade etmekte, doğal olarak bir tarihselliği içermektedir. Buna göre geçmişten günümüze ulus-devlet ve milliyetçiliğin oluşumuna etki eden temel faktörler ve günümüz dünyasını ifade eden total bir kavram olan küreselleşmenin, ulus devlet ve milliyetçiliğin anlam dünyası ve söylemi üzerinde yaptığı etkilerle, bu etkilerin ne tür “farklılaşmalara” neden olduğunun ortaya çıkarılması bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır.
Ulus-devlet ve milliyetçiliğin tarihsel gelişimi içerisinde birbirleriyle olan bağı, kültürel, siyasi, ekonomik, birçok yönü olan bir analizi gerektirmektedir. Bu bağlamda, bu olguların, insanların anlam dünyaları, davranışları, kısacası kültürleri ile ilgili önemli bir boyutu vardır. Bu kültürü yaratan araçların en önemlisi, yazılı kültürün gelişmesine ve kitleselleşmesine olanak tanıyan ve bu suretle farklı mekânlarda yaşayan insanlar arasında (önceleri varsayımsal da olsa) ortak bir iletişim alanı yaratarak bu alanda kitlesel bir ideoloji oluşumuna aracılık eden matbaa olmuştur. Bu noktada, Anderson’un açıklamaları oldukça kapsayıcıdır ve bu araca atfettiği önem güçlü bir haklılık payı taşımaktadır. Öte yandan, bireylerin zihin yapılarındaki değişiminde hangi toplumsal kesimler neden ve nasıl diğerlerine göre daha ağırlıklı bir etkiye sahiptirler ki, kitleler bu “azınlık” kabul edilebilecek kesimin yarattığı değerler sistemine tâbi olmuşlardır biçimindeki bir soruya verilecek yanıtta Gramsci’nin görüşleri açıklayıcı özelliktedir. Konunun daha ziyade sosyo-politik yönünü aydınlatmada Gramsci’nin, başta “aydınlar”la ilgili olmak üzere çözümlemeleri konuyla ilgili önemli açılımlar sunmaktadır. Bunun yanı sıra, ulus-devletin ortaya çıkışı, ekonomik etkinliğin her şeyden daha çok “önem” kazandığı bir tarihsel döneme denk gelmektedir. Bu ekonomi, yapısı itibarı ile baştan beri tüm dünya ölçeğinde bir yayılma özelliği taşımaktadır ve günümüzdeki küreselleşme tartışmaları göz önünde bulundurulacak olursa yayıldığı da iddia edilebilir. Bu anlamda, Wallerstein’in görüşleri konunun bu veçhesine ışık tutmaktadır. Bu çalışmada, birbirinden farklı bakış açılarının ele alınmasından ziyade, ulus devlet ve milliyetçilik konusu, yukarıda ifade edilen isimlerin görüşleri çerçevesinde ele alınmaktadır.
Anahtar kelimeler: ulus devlet, milliyetçilik, küreselleşme, milliyetçi şiddet.
ABSTRACT
The aim of this study is to outline the differing points of the nationalistic discourse that has undergone differentiation through the phenomenon of globalization, taking into account its connection with the concept of the nation state. “Differentiation”, by its definition, signifies a process and naturally occupies a place in history. In accordance with this, the main factors that have affected the formation of the nation-state and of nationalism throughout history and the effects that globalization as a total concept has had on the world of meaning and on the discourse of the nation state and nationalism along with an attempt to uncover the types of differentiations these effects have caused form the bases of this study. The interrelationship between the nation state and nationalism in their historical development requires an analysis with many cultural, political and economic aspects. In this context, it has an important dimension related to people’s world of meanings, their behaviour and in short with their cultures. Probably the most important invention that has created this culture has been the printing press, which has enabled the development of a written culture to emerge and in this way created a common field of communication between people living in different settings (though previously only hypothetically), thus mediating the formation of a mass ideology in this regard. At this point, the significance that Anderson attributes to this medium is strongly justified. On the other hand, Gramsci’s views have the explanatory answers to the question of why and how certain social sectors have more effects on the change in the intellectual make-up of individuals compared with other social sectors so that the masses are subjected to a value system within this sector that could be regarded as a “minority”. In enlightening the socio-political aspect of the subject, the analyses by Gramsci bring forth important openings principally as regards “intellectuals”. Besides, the emergence of the nation-state coincides with a period of history in which economic activity gained more “significance” than anything else. This economy, by its very nature, has had a tendency to spread to the whole world from the very beginning, and should the present discussions of globalization be taken into consideration, it can be claimed to have actually spread. In this sense, Wallerstein’s views throw light on this aspect of the subject. In this study, rather than examining different viewpoints, the subject of the nation-state and nationalism is touched upon within the framework of the figures whose names are given above.
Key Words: nation state, nationalism, globalisation, nationalistic violence.