SÖREN KİERKEGAARD VE ARTHUR SCHOPENHAUER’A GÖRE İNSANLAR NEDEN EVLENİR?

ÖZET

Kadın erkek ilişkileri, insanlık var olduğundan beri üzerinde tartışılan bir sorunsaldır. Hayatı deneyimleme biçimleri açısından bu iki karşı cinsin birbirlerini anlayamaması belki de sorunsalın merkezini oluşturmaktadır. Kadın ve erkeğin birbirini sevme üzerine kurulu ilişkilerinin sosyal ve yasal zorunluluğu devreye sokan evlilik kurumu ile yıpranma evresine girmesi yaygın bir gözlemdir. Söz konusu ilişki bireyleri beklentiler sonucu genellikle evliliğe sürüklemesi sonucunda, sorunsal evlilik kurumu üzerinde yoğunlaşır. Aile olabilmek, yuva kurabilmek, karşı cinsten bir bireyle hayatı birleştirebilmek gibi sorunlar etkisini günümüzde de devam ettirmektedir ve insanlık var oldukça da ettirecektir. Birçok filozof; yaşadıkları dönemlerin etkisiyle, kendi yaşadıkları olaylardan pay çıkartarak, evliliğe iyi ya da kötü bir anlam yüklemişlerdir. Bu problemi değerli kılan bu iki filozofun, kadın ve erkek varoluşunu anlamlandırabilmek için hayatlarını bu uğurda fedakârca harcamaları, yaşantılarını şekillendirmeleridir. Schopenhauer ve Kierkegaard birbirine tamamen zıt yorumlarda bulunan ancak aynı yolda yürüyen iki karakter olarak karşımıza çıkar. Hemen hemen ikisinin de yaşadıkları olayların ve aile yapılarının, kadın ve erkeğe yükledikleri anlamları şekillendirdiği ifade edilebilir. İkisinin de ölümlerinden sonra ünlenmeleri, evlilik yapmadan evliliğe yükledikleri anlamlar, konuyu daha ilginç kılan özelliklerdir. Bir yanda kötümser Schopenhauer; diğer tarafta ise sorunu Tanrı’nın bir sınavı olarak gören Kierkegaard karşımıza çıkmaktadır.

Anahtar sözcükler: Evlilik, kadın-erkek ilişkileri, aşk, ahlaksal yaşam, cinsel arzular, soyun devamlılığı, ebediyet duygusu.

 

ABSTRACT

The relationship between men and women is a problematic one that has been debated since humanity existed. In terms of the way they experience life, the inability of these two opposite sexes to understand each other is perhaps the center of the problem. It is a common observation that the relationships of men and women based on loving each other enter a phase of attrition with the institution of marriage, which activates social and legal obligations. The relationship in question focuses on the problematic institution of marriage, as a result of which individuals are often dragged into marriage as a result of expectations. Problems such as being a family, being able to settle down, being able to combine life with a person of the opposite sex continue to have an effect today, and humanity will have these problems as long as humanity exists. Many philosophers, influenced by the periods in which they lived, took a share of the events in which they lived and placed a good or bad meaning on marriage. What makes this problem valuable is that these two philosophers sacrifice their lives to make sense of the existence of men and women, and shape their lives. Schopenhauer and Kierkegaard who make opposite interpretations of each other but walk the same path. It can be expressed that their family life which they experience shapes the meaning of men and women partly. The fact that they both became famous after their deaths, the meanings they give to marriage without being married, are the characteristics that make the subject more interesting. On the one hand, the pessimistic Schopenhauer, and on the other-Kierkegaard, who sees the problem as a test of God. 

Keywords: Marriage, the relationship between men and women, love, ethical life, sexual desire, continuity of lineage, sense of eternity.