JACQUES RANCİERE’İN JEAN-FRANÇOİS LYOTARD ELEŞTİRİSİ: TEMSİL-EDİLEMEYENİN SANATI OLANAKLI MIDIR?

ABSTRACT

In this study, what the unpresentation in the field of art, which is one of the rising subjects of philosophy, meant in the thought of Jean-François Lyotard, and how it was criticized by Jacques Rancière in the thought of the twenty-first century. The reason why this debate is on the agenda is to try to contribute to the answer to the question of what kind of an attitude does contemporary philosophy of art exhibit on this subject which seems limited in the field of art. Especially in the network of art-politics-ethics and philosophy relations, today it is not possible to deal with the subject unilaterally, and the method of discussing the subject in line with the own concepts of thinkers has opened the possibility of trying to understand today’s communities. In this context, firstly, besides Lyotard’s basic idea, how the unpresentation is made meaningful will be emphasized. In this context, while the idea of emphasizing the determining power of art and exhibiting a situation intertwined with philosophy emerges, on the other hand, the situation of the ethic field in Lyotard’s thought will be emphasized. In this context, Lyotard’s thoughts especially on his sublime aesthetics seem important in terms of drawing the framework of the philosophy of different. In contrast to this, in the third chapter, Rancière’s criticism of Lyotard’s thought about the postmodern emphasis in general and the absence of unpresentation stands out. In this article, while importance is given to Lyotard’s thoughts about the “end of great narratives”, the thought of restricting art to the unrepresentable was not considered sufficient in terms of showing us a single angle in the field of contemporary art philosophy in line with Ranciére’s idea of “aesthetic regime of art”.

Keywords: presentation, unpresentation, representation, art, politic, community, aesthetic, philosophy of art, contemporary philosophy of art.

ÖZET

Bu çalışmada felsefenin konularından biri olan, sanat alanında temsil-edilemeyenin Jean-François Lyotard düşüncesinde ne anlama geldiği, buna karşılık olarak yirmi birinci yüzyıl düşüncesinde Jacques Ranciére tarafından bu kavramın nasıl eleştirildiği üzerinde durulmuştur. Tartışmanın gündeme alınmasının nedeni, sanat alanında belirli bir açıyı vurgulayan bu konunun karşısında çağdaş sanat felsefesinde nasıl bir tutum sergilemektedir sorusunu yanıtlamasına katkı sağlamaya çalışmaktır. Özellikle sanat-siyaset-etik, felsefe ilişkileri ağında, konuyu tek taraflı ele almanın artık pek olanaklı olmadığı günümüzde, düşünürlerin kendi kavramları doğrultusunda, konuyu tartışma yöntemi birey-toplum/topluluk ilişkilerini anlamaya çalışmamızın da olanağını ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede ilkin Lyotard’ın temel düşüncesinin yanı sıra, temsil-edilemeyenin nasıl anlamlandırıldığı üzerinde durulacaktır. Bu bağlamda sanatın belirleyici gücünün vurgulanması ve felsefe ile iç içe bir durum sergilemesi düşüncesi ortaya çıkarken, diğer yandan da etik alanın Lyotard düşüncesindeki durumu üzerinde durulmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda Lyotard’ın özellikle yüce estetiği ile ilgili düşünceleri, fark/anlaşmazlık felsefesinin çerçevesini çizmesi açısından da önemli görünmektedir. Bunun karşısında üçüncü bölümde Ranciére’in Lyotard düşüncesini genel olarak postmodern vurgusu, özel olarak da temsil-edilemeyenin bulunmayışı ile ilgili eleştirileri öne çıkmaktadır. Bu yazıda Lyotard’ın “büyük anlatıların sonu” ile ilgili düşüncelerine önem verilirken, sanatın temsil-edilemeyen ile sınırlandırılması düşüncesi de Ranciére’in “estetik sanat rejimi” düşüncesi doğrultusunda çağdaş sanat felsefesi alanında bize tek bir açıyı göstermesi açısından yeterli görülmemiştir.   

Anahtar sözcükler: temsil, temsil-edilemeyen, tasarım, sanat, siyaset, topluluk, sanat felsefesi, estetik, sanat felsefesi, çağdaş sanat felsefesi.